Mittwoch, 9. Juni 2010

YABANCI VERASET İLAMLARININ GEÇERLİLİĞİ



"Konsolosluk Anlaşması
İstanbul Alman Başkonsolosluğu ( Vize ve konsolosluk işlemleri )
http://www.istanbul.diplo.de/Vertret...tartseite.html
Almanya Federal Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti için halen „Alman Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki 28.05.1929 tarihli Konsolosluk Anlaşması“ geçerlidir.
Bu Anlaşmanın 20. maddesinin ekinde „Veraset Anlaşması düzenlenmiştir“. Buna göre aşağıdaki hususlar geçerlidir:
Bir Türk vatandaşı öldüğü zaman ve Almanya’daki mirasının sadece taşınır mallardan ( Örn. banka hesapları ) oluşması halinde, Veraset Anlaşmasının 14. maddesine göre mirasçılık hakkının kanıtlanması için bir Türk Mahkemesince verilen veraset kararı yeterlidir. Bu Türk veraset ilamının da, Almanya’da kullanılabilmesi için, Apostil ile (Tasdik Şerhi) (bkz. „Gesamte Rechtsinformationen = bütün hukuki bilgiler“ ) veya Veraset Anlaşmasının 17. maddesine göre Türkiye’nin Almanya’daki bir temsilciliği tarafından tasdik edilmesi gerekmektedir. Türk temsilciliklerinin listesini T. C. Almanya Büyükelçiliğinin Homepage’inde Link’de bulabilirsiniz.
Bir Türk vatandaşı öldüğü zaman ve Almanya’da miras olarak taşınmaz mal (Örn. kat, ev veya arsa ) bıraktığı takdirde, mirasçıların Veraset Anlaşmasının 17. maddesine bağlı 14/II. maddesine göre mirasçılık haklarını kanıtlamak üzere Alman Veraset İlamı almaları gerekmektedir. Mirasçı Almanya’da oturduğu takdirde ölenin son oturduğu yer için yetkili bulunan Sulh/Veraset Mahkemesine doğrudan başvurarak veraset ilamının çıkartılmasını talep edebilir. Mirasçıların Türkiye’de oturması halinde, veraset ilamının çıkartılmasına ilişkin başvurunun ikamet yeriniz için yetkili bulunan Almanya’nın Yurtdışı Temsilciliğine (Almanya Büyükelçiliği veya Başkonsoloslukları gibi) yapılması gerekmektedir.
Bir Alman vatandaşı Türkiye’de veya Almanya’da öldüğü ve Almanya’da miras olarak taşınır veya taşınmaz mal ( Örn. arsa veya banka hesaplarında para ) bıraktığı takdirde, mirasçıların Almanya’daki mirasçılık haklarını kanıtlamak üzere Almanya’da düzenlenecek bir Veraset İlamını temin etmeleri gerekmektedir. Mirasçıların ikamet yerlerinin Türkiye’de olması halinde, veraset ilamı verilmesine ilişkin başvurunun oturdukları yer için yetkili bulunan Almanya’nın Yurtdışı Temsilciliğine (Almanya Büyükelçiliği veya Başkonsoloslukları gibi) yapılması gerekmektedir. Mirasçının ikametgahının Almanya’da olması halinde doğrudan ölenin son oturduğu yer için yetkili bulunan Sulh/Veraset Mahkemesine başvurarak veraset ilamı çıkartılması talebinde bulunur.
Bir Alman vatandaşı Türkiye’de veya Almanya’da öldüğü ve Türkiye’de miras olarak taşınmaz mal bıraktığı takdirde, mirasçıların Türkiye’deki mirasçılık hakkını kanıtlamak üzere Türkiye’de düzenlenmiş olan bir veraset ilamını temin etmeleri gerekmektedir. Bunun için mirasçılardan sadece bir tanesinin Türkiye’deki herhangi bir hukuk mahkemesine başvurması ve veraset ilamı çıkartılması talebinde bulunması yeterlidir.
Bir Alman vatandaşı Türkiye’de veya Almanya’da öldüğü ve Türkiye’de miras olarak taşınır mal bıraktığı takdirde, Veraset Anlaşmasının 14. maddesine göre mirasçının Türkiye’de mirasçılık hakkını kanıtlaması için Almanya’da düzenlenmiş olan bir veraset ilamı yeterlidir. Mirasçıların ikametgahlarının Türkiye’de olması halinde veraset ilamının çıkartılmasına ilişkin başvurunun ikamet edilen yer için yetkili bulunan Almanya’nın Yurtdışı Temsilciliğine (Almanya Büyükelçiliği veya Başkonsoloslukları gibi) yapılması gerekmektedir. Mirasçının Almanya’da oturması halinde doğrudan ölenin son oturduğu yer için yetkili bulunan Sulh/Veraset Mahkemesine başvurması gerekir. Bu veraset ilamının Türkiye’de kullanılabilmesi için Apostil denen tasdik şerhiyle tasdik edilmesi ( bkz „Gesamte Rechtsinformationen =bütün hukuki bilgiler“ veya Veraset Anlaşmasının 17. maddesine göre Almanya’nın Türkiye’deki bir Dış Temsilciliğinde tasdik edilmesi gerekmektedir. İstenen alternativ seçilebilir, ancak bir Türk veraset ilamını kabul edip etmiyeceklerinin açıklığa kavuşturulması açısından önceden ilgili Türk kuruluşlarıyla (Örn. Bankalar) görüşülmelidir. Bu durumda mirasçıların Türkiye’de veraset ilamı çıkartılması talebinde bulunmaları gerekir. Bunun için mirasçılardan bir tanesinin herhangi bir hukuk mahkemesine başvurması yeterlidir."

Montag, 8. März 2010

KAT MÜLKİYETİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN YAYINLANDI

27281 sayılı 07.07.2009 tarihli resmi gazetede Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun yayınlandı.

23.6.2009 tarihinde kabul edilen Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun 07.07.2009 tarihli resmi gazetede yayınlanması ile yürürlüğe girdi. 5912 sayılı bu kanun ile Kat Mülkiyeti Kanununda yapılan değişikler şöyledir.

Bundan böyle kat irtifakı arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı olarak, bu Kanunda gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine resen çevrilir. Bu işlem, arsa malikinin veya kat irtifakına sahip ortak maliklerden birinin istemi ile dahi gerçekleştirilebilir.

Ayrıca ana gayrimenkulde, yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleriyle oranlı arsa payları, kat, daire, iş bürosu gibi nevi ile bunların birden başlayıp sırayla giden numarası ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan ve ana gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanan, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca onaylanan mimarî proje ile yapı kullanma izin belgesi konulu 12 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi bu şekilde değiştirilmiş ve (c) bendi de böylece yürürlükten kaldırılmıştır.

Bir diğer değişiklikte henüz yapı yapılmamış veya yapısı tamamlanmamış bir arsa üzerinde kat irtifakının kurulması ve tapu siciline tescil edilmesi için o arsanın malikinin veya bütün paydaşlarının buna ait istem ile birlikte 12 nci maddenin (a) bendine uygun olarak düzenlenen proje ile (b) bendindeki yönetim plânını tapu idaresine vermeleri lazımdır. Kat mülkiyetine geçişte ayrıca yönetim plânı istenmez denilmesi ile gerçekleşmiştir, Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanunun 3üncü maddesinde belirtilen bu değişiklik ile Kat Mülkiyeti Kanunun 14 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları değiştirilmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

Yapılan bir başka değişiklikte yapının tamamlanmasından sonra kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi hakkındadır. Bundan böyle kat irtifakının tesciline ait resmi senede ve 12 inci maddede yazılı belgelere dayalı olarak, yetkili idarece yapı kullanma izin belgesinin verildiği tarihten itibaren altmış gün içinde ilgili tapu idaresine gönderilmesi üzerine resen yapılır.

Kat Mülkiyeti Kanunun geçici maddelerinde yapılan değişlikler ise şöyledir:

Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kat irtifakı kurulmuş ve üzerindeki yapılar tamamlanıp yapı kullanma izin belgesi alınmış yapılarda, kat irtifakına sahip ortak maliklerden birinin başvurusu veya yapı kullanma izin belgesinin yetkili idarece tapu idaresine gönderilmesi üzerine zorunlu deprem sigortası poliçesi dâhil başkaca hiçbir belge aranmaksızın kat mülkiyetine resen geçilir.

Ayrıca Kat Mülkiyeti Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun ile bir geçici madde daha eklenmiştir. Bu maddeye göre Kanunun yürürlük tarihinden önce kurulan toplu yapılara ait yönetim planlarının, bu Kanun hükümlerine uyarlanması amacıyla yapılacak ilk değişiklik için mevcut kat malikleri kurulunun salt çoğunluğu yeterlidir. Mevcut toplu yapı yönetimleri, değiştirilen yönetim planına göre yeni yöneticiler seçilinceye kadar geçici yönetim olarak görevini sürdürür. Toplu yapı yöneticisi seçimi, en geç yönetim planının değiştirilmesini takip eden üç ay içinde yapılır.

Kaynak: http://www.ongoren.av.tr/news/tr/09-08.php

Dienstag, 23. Februar 2010

Gurbetçilere Çifte Emeklilik Formülü

Çarşamba, 23 Aralık 2009 17:31

Binlerce gurbetçi için hem yurtdışında, hem de Türkiye'de emekli olma imkanı var. Ancak pek çok gurbetçi böyle bir imkanın farkında değil ve ne yapması gerektiğini bilmiyor.
Sosyal Güvenlik Müşavirleri Derneği Başkanı Ali Tezel, bu konudaki boşluğu görerek Almanya'nın Köln kentinde 2-3 Ocak'ta gurbetçilerle buluşuyor.

Tezel, emeklilik ve yurtdışı borçlanması konusunda iki gün sürecek bir eğitim ve danışmanlık programıyla Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarını bilgilendirecek.
2008 yılında sadece İstanbul'da 16 bin kişinin yurtdışı borçlanması için müracat ettiğini belirten Tezel, bu rakamın en az 5-6 katının Almanya'da olduğunu söyledi.

Almanya'ya gitmeden önce ntvmsnbc'ye konuşan Tezel sözlerini şöyle sürdürdü: "Avrupa'daki ekonomik sıkıntılar nedeniyle özellikle Almanya'da çalışan vatandaşlarımız yurtdışı borçlanmasına daha çok itibar etmeye başladılar. Aslında geçmiş yıllarda da böyle hakları vardı ama burada alınan aylık gelir genelde 600 liradan başlayıp 1000-1200 liraya gidiyordu. Onlar için çok önemli rakam gibi görülmüyordu. Ama artık Avrupa'da da para kazanmak o kadar kolay olmadığı için Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımız yurtdışı borçlanmasını öğrenmek ve yurtdışı borçlanması yaparak Türkiye'den emekli olmak istiyorlar."

AZ PRİM ÖDEYEREK DAHA ÇOK MAAŞ MÜMKÜN MÜ?
1 Ekim 2008'den itibaren yurtdışı borçlanmasıyla prim ödeyenler 4B'li yani Bağ-Kur'lu sayılıyor. Ancak 4B'li sayılanlar, emeklilik hakkı kazanabilmek için 9 bin gün prim ödemek zorunda; üstelik daha az maaş alıyor. Tezel'in bu konuda yurtdışında çalışanlara bir tavsiyesi var: "Türkiye'ye gelin birkaç gün SSK'lı olarak çalışın. Böylece daha az prim ödeyerek daha fazla maaş alın."

Sosyal Güvenlik Uzmanı Tezel ile konuyla ilgili şu bilgileri verdi: "Yurtdışında çalışan vatandaşlarımız bilgi eksikliği sebebiyle hatalar yapıp daha sonra milyarlarca lira para ödemekle karşı karşıya kaldıkları gibi doğru işlem de yapamıyorlar. Mesela, az para ödeyip çok maaş alma imkanlarını kullanamıyorlar. Sadece 2008 yılı içinde İstanbul İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü'ne yaklaşık 16-17 bin kişi yurtdışı borçlanması için müracaat etmiş ve emekli olmuş. Böyle bir hakkı olduğunu bilmeyen en az bunun 5-6 katı Almanya'da var. Biz hem bunlara haklarını öğretmek, hem de yurtdışı borçlanmasında doğru insanlardan doğru bilgileri almalarını temin etmek istiyoruz. Çünkü birçoğu bu konuda dolandırıcı diyebileceğimiz, gurbetçi vatandaşlarımızın iyi niyetlerinden yararlanarak onların paralarını ellerinden almaya çalışan insanlar da var. Onların eline düşmelerini engellemek istiyoruz. Ayaklarına kadar gidip onlara yurtdışı borçlanmasının her şeyini anlatıp daha sonra isteyen varsa, herbirine tek tek danışmanlık yaparak haklarını en iyi şekilde nasıl kullanacaklarını öğreteceğiz; amacımız bu.

KESİN DÖNÜŞ YAPMAK 'EŞYANI TOPLA GEL' DEĞİL
Yurtdışı borçlanması yapmakla yurtdışı borçlanmasıyla emekli olmak iki farklı olay. Birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Birçoğu bunu karıştırıyor. Yurtdışı borçlanması yapmak için yurda kesin dönüş yapmak gerekmiyor. Almanya'dayken bile borçlanma müracatı yapıp paralarını ödeme imkanları var. Öte yandan yurtdışı borçlanmasıyla emekli olmak için yurda kesin dönüş yapmış olmak gerekiyor. Ama herkesin yanlış bildiği birşey bu yurda kesin dönüş demek, "oradan eşyalarını kamyona yükle Türkiye'ye gel bir daha da Almanya'nın yüzünü görme" değil. Yine Almanya'da ikamet edebilirler ama 3 şeyi yapmayacaklar: 1. Yurtdışında çalışmayacaklar 2. Yurtdışından işsizlik parası almayacaklar 3. Yurtdışında ikamete dayalı sosyal yardım almayacaklar. Bu üçü gerçekleşirse yurda kesin dönüş yapmış sayılıyor ve emekli olabiliyorlar.

YÜKSEK PRİM ÖDEMEK YÜKSEK MAAŞ DEMEK DEĞİL
Yurtdışı borçlanmasında 2. olay para konusu. Herhangi bir vatandaş 1 Ekim 2008 gününden sonra yurtışı borçlanma sisteminde yapılan değişiklikle asgari ücretle, asgari ücretin 6.5 katı arasında değişen bir rakamdan dilediğini seçip ödeme hakkına sahip. Burada 6.5 kat fark var. Ama 1 ödemekle 6.5 kat ödemek arasındaki maaş farkı ise sadece bire bir olabilir. Yani 1000 TL yerine 6500 TL ödeyen birisi "ben buradan 6.5 kat maaş alacağım" diye beklemesin. Hata ediyor, çok yüksek paralar ödüyorlar ama hayal kırıklığına uğruyorlar ve bekledikleri paranın ancak beşte biri kadar para alıyorlar. En doğru parayı ödeyerek en yüksek maaşı almaları için birkaç yöntem var. Bu yöntemleri kendilerine anlatacağız.

BAĞ-KUR'DAN KURTULMAK İÇİN BİRKAÇ GÜN SSK'LI ÇALIŞIN
Yurtdışı borçlanmasıyla ilgili şöyle bir değişiklik daha var. Eskiden Türkiye'de yurtdışı borçlanması için ödedikleri prim, SSK'ya yeni adıyla 4A’ya sayılıyordu. Sistem şimdi değişti. Türkiye'de hiç çalışması yoksa ve borçlanma yapıyorsa bir kişinin ödediği primler Bağ-Kur'a yani 4B'ye sayılıyor. Bağ-Kur'dan emekli olmak SSK'dan emekli olmaya göre daha uzun ve daha düşük maaşı içeriyor. Ama bundan kurtulmanın yolu da var. Türkiye'ye gelip birkaç gün SSK'lı olarak çalışıp sonra yurtdışı borçlanması yaparlarsa o zaman Bağ-Kur'dan kurtulup SSK’dan daha düşük ücret ödeyerek daha yüksek maaş alarak emekli olma hakkını elde edebilecekler.

YURTDIŞI BORÇLANMASIYLA EMEKLİ OLANLAR ÇALIŞAMAZ
İster Türkiye'de olsun ister başka bir ülkede yurtdışı borçlanmasıyla emekli olan birisi -ki yurtdışı borçlanması numarası 4 ile başlar- emeklilik numarası 4 ile başlayanlar dünyanın hiçbir yerinde çalışamaz, vergi mükellefi ve şirket ortağı olamazlar. Şayet olurlarsa yurtdışı borçlanmasından dolayı aldıkları emekli maaşı kesilir. Vergi mükelleflikleri, şirket ortaklıkları, sigortalılıklarını sonladırırlarsa yeniden talepte bulunmak şartıyla emekli aylıkları tekrar bağlanır.

Kaynak: Göksel DURUTUNA - ntvmsnbc http://www.ntvmsnbc.com/id/25033601

Dienstag, 16. Februar 2010







T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/9199

K. 2005/9804

T. 19.9.2005

• TAPU İPTALİ VE TESCİL (Muris Muvazaası- Miras Bırakanın Varlıklı Ve Mal Satmaya İhtiyacı Bulunmayan Bir Kişi Ve Davalının İse Alış Gücü Bulunmaması/Taşınmazın Satış Değerinin De Sembolik Nitelikte Kalmasına Göre Talebin Kabulü Gereği )

• MURİS MUVAZAASI ( Miras Bırakanın Davalının Kardeşine Bir Taşınmazı Temlikinin Muvazaalı Olarak Temlik Ettiği Mahkeme Kararı İle Sabit Olması - Davalıya Temlikinin De Muvazaalı Olduğu/Tapu İptali Ve Tescili Talebinin Kabulü Gereği )

• MİRASTAN MAL KAÇIRMA ( Miras Bırakanın Varlıklı Ve Mal Satmaya İhtiyacı Bulunmayan Bir Kişi Ve Davalının İse Alış Gücü Bulunmaması/Taşınmazın Satış Değerinin De Sembolik Nitelikte Kalmasına Göre Tapu İptali Ve Tescili Talebinin Kabulü Gereği )

4721/m.706

818/m 18,23

2644/m 26


ÖZET : Miras bırakanın varlıklı ve mal satmaya ihtiyacı bulunmayan bir kişi olduğu, davalının ise alış gücü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerine nazaran akitte gösterilen bedelinin sembolik nitelikte kaldığı da görülmektedir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalının kardeşine bir taşınmazı temlikinin muvazaalı olduğu mahkeme kararı ile benimsenerek iptal isteğinin kabul edildiği sabittir. Bu durumda, miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları babaanneleri A. 'nun i 055 ada 69 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2. kat 6 nolu bağımsız bölümünü mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak torunu davalı M.' e temlik ettiğini ileri sürerek payları oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuşlardır.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, satış işleminde muvazaa olmadığı, murisin davacılara da sağlığında kazandırmalarının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S. 'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava,Muris muvazaasıı hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden,toplanan delillerden;çekişme konusu 69 parsel sayılı taşınmazdaki 2. kat 6 nolu bağımsız bölümün 27.5.1997 tarihli akitle ve satış yolu ile davalıya temlik edildiği görülmektedir. Davacı, anılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüş ve eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "Muris Muvazaasıı" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın varlıklı ve mal satmaya ihtiyacı bulunmayan bir kişi olduğu, davalının ise alış gücü bulunmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerine nazaran akitte gösterilen bedelinin sembolik nitelikte kaldığı da görülmektedir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalının kardeşi S.'la Adana'da bulunan bir taşınmazı temliki nedeniyle o yerde açılan dava sonucu verilen Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 4.12.2003 tarih ve 2002/888 esas-2003/986 karar sayılı kararı ile temlikin muvazaalı olduğu benimsenerek iptal isteğinin kabul edildiği sabittir. Beri yandan miras bırakanın davacılara sağlığında bir kısım kazandırmalarda bulunduğu yolundaki savunmada kayden doğrulanmamıştır.
Bu durumda, belirlenen olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişmeli taşınmazı davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirastan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.9.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Freitag, 12. Februar 2010


TÜRK VATANDASLIGINDAN CIKANLARIN DURUMU YARGITAY KARARIYLA NETLIK KAZANDI....!

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11113
K. 2005/14025
T. 12.10.2005
• TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN ÇIKANLARIN MİRAS HAKKI ( Doğumla Türk Vatandaşlığını Kazanıp Sonradan İçişleri Bakanlığından Çıkma İzni Alarak Yabancı Devlet Vatandaşlığını Kazananlar - Türk Vatandaşlarına Tanınan Haklardan Aynen Yararlanacakları )
• MİRAS HAKKI ( Türk Vatandaşlığını Kaybedenlerin - Doğumla Türk Vatandaşlığını Kazanıp Sonradan İçişleri Bakanlığından Çıkma İzni Alarak Yabancı Devlet Vatandaşlığını Kazananlar/Türk Vatandaşlarına Tanınan Haklardan Aynen Yararlanacakları )
• MİRASÇILIK BELGESİ VERİLMESİ İSTEMİ ( Yaşadıkları Ülkelerde Sosyal ve Siyasal Haklardan Yararlanmak İçin Türk Vatandaşlığından Çıkma İzni Alan Kişilerin - Türk Vatandaşlarına Tanınan Haklardan Aynen Yararlanacakları )
• YABANCI ÜLKE VATANDAŞLIĞINI KAZANAN KİŞİLER ( Türk Vatandaşlığının Kayıp Tarihinden Başlayarak Yabancı Muamelesine Tabi Tutulacakları - Mirasçılık Belgesi Verilmesi ve Miras Haklarından Faydalanma Koşulları )
• VATANDAŞLIKTAN ÇIKMA İZNİ VERİLENLER ( Yaşadıkları Ülkelerde Sosyal ve Siyasal Haklardan Yararlanmak İçin Türk Vatandaşlığından Çıkanlar - Miras Haklarından Türk Vatandaşlarına Tanınan Haklardan Aynen Yararlanacakları )
2675/m.22
403/m.29
4722/m.17
403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik/m.31,42/2

ÖZET : Dava, mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin olup muris, eşi ve çocukları vatandaşlıktan çıkma izni ile Türk Vatandaşlığını kaybetmişlerdir.

403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 29. maddesine göre, Türk Vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulur. Ancak, doğumla Türk Vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan İçişleri Bakanlığından çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla ülkede ikamet, seyahat, çalışma, miras, taşınır ve taşınmaz mal iktisabı ile ferağ gibi konularda Türk Vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.

403 sayılı Yasanın 29. maddesinin amacı; yaşadıkları ülkelerde sosyal ve siyasal haklardan yararlanmak için Türk Vatandaşlığından çıkma izni alan kişilerin, ülkemiz sınırları içerisinde, kanunda belirtilen haklardan aynen Türk Vatandaşları gibi yararlanmalarını sağlamaktır. Bu nedenle verilen vatandaşlıktan çıkma özel izin niteliğinde olup, bu kişiler Türkiye'de miras hakkından yararlanabilir ve kanuni mirasçıları veraset ilamı ile belirlenir.

DAVA : Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, mirasçılık belgesi verilmesine ilişkindir.

Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. ( 4722 s.K. md.17 )

2675 sayılı Kanunun 22. maddesi uyarınca "miras ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye'de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukuku uygulanır."

Miras bırakan Kanber 20.4.2003 tarihinde ölmüştür. Muris, eşi Nuran, kızları Dila ve Ecem Sue Alman vatandaşıdır. Murise ve eşine vatandaşlıktan çıkma izni verilmiş, çıkma belgesini aldıkları 21.6.1999 tarihinde Türk Vatandaşlığını kaybetmişlerdir. Küçük Dila'nın ise 403 sayılı Vatandaşlık Kanununun 32. maddesi uyarınca babasına bağlı olarak vatandaşlıktan çıkmasına izin verilmiştir. Küçük Ecem Sue ise ana ve babanın vatandaşlıktan çıktığı tarihten sonra 17.9.2000 günü doğmuştur.

Konumuzla ilgili yasa ve yönetmelik hükümleri şöyledir:

403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu madde 29 ( değişik-7.6.1995-4412/2 md. ) Bu kanun gereğince Türk Vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulur. Ancak, doğumla Türk Vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan İçişleri Bakanlığından çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları, Türkiye Cumhuriyetinin milli güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla ülkede ikamet, seyahat, çalışma, miras, taşınır ve taşınmaz mal iktisabı ile ferağ gibi konularda Türk Vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. 33 ve 35. maddeler hükümleri saklıdır.

Madde 29: ( Değişik: 29.6.2004-5203/1 md. ) Bu kanun gereğince Türk Vatandaşlığı kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine tabi tutulur. Ancak doğumla Türk Vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliğine ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabi olmak şartıyla Türk Vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler. Kanunun 33 ve 35. madde hükümleri saklıdır.

403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik Madde 31: Vatandaşlıktan çıkma, bir Türk Vatandaşına İçişleri Bakanlığı kararı ile başka bir devlet uyruğuna geçmek için verilen özel izin mahiyetindedir.

Madde 42/2. fıkra: Ancak, doğumla Türk Vatandaşlığını kazanmış olup da sonradan İçişleri Bakanlığından çıkma izni almak suretiyle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanan kişiler ve bunların kanuni mirasçıları, Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Güvenliği ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, Türkiye'de ikamet, seyahat, çalışma, yatırım, ticari faaliyet, miras, taşınır-taşınmaz mal satın alma, ferağı, kiralama gibi konularda, Türk Vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.

Madde 42/4. fıkra: Bu şekilde hakları saklı tutulan kişinin ölümü halinde, kanuni mirasçıları veraset ilamı ile belirlenir.

403 sayılı Yasanın 29. maddesinin amacı; yaşadıkları ülkelerde sosyal ve siyasal haklardan yararlanmak için Türk Vatandaşlığından çıkma izni alan kişilerin, ülkemiz sınırları içerisinde, kanunda belirtilen haklardan aynen Türk Vatandaşları gibi yararlanmalarını sağlamaktadır. Yukarıda değinilen yasa ve yönetmelik hükümleri nazara alınmaksızın "murisin ve tüm mirasçılarının Alman Vatandaşı oldukları gerekçesiyle" davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan hükmün gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.




















EMEKLI AYLIGI TEREKEYE DAHIL DEGIL....!


T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi

Esas: 2001/9059
Karar: 2002/220
Karar Tarihi: 24.01.2002

ÖZET: Sigortalıya sağlığında ödenen ve yurt dışı hizmet borçlanmasının geçersizliği nedeniyle bir kesimi yönünden fuzuli ödeme teşkil eden yaşlılık aylıkları terekeye dahil bulunmadığından sigortalının kendisine ödenen bu aylıkların miras hukuku çevresinde mirasçılarından istirdadı mümkün değildir.

(3201 S. K. m. 3, 6)

Davacı ve karşı davalı, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 811.665.242 lira yaşlılık aylığının yasal faizi ile birlikte tahsiline, davalı ve karşı davacı borçlanmasının geçerli olduğunun ve emeklilik durumunun devam etmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davacı ve karşı davalının isteğinin kısmen kabulüne, diğer davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Suna Memlük tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı - karşı davalı Kurumun tüm, davalı-karşı davacı Osman K. mirasçılarının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından sigortalı aleyhine açılan 1999/754 Esas sayılı davada, yurda kesin dönüş şartını yerine getirmediği için 3201 Sayılı Kanun uyarınca yaptığı yurtdışı hizmet borçlanması ve yaşlılık aylığı iptal edilen sigortalıya 01.09.1991 - 23.01.1998 döneminde ödenen yaşlılık aylıklar tutarının fuzuli ödemeden bahisle yasal faiziyle birlikte sigortalıdan tahsili istenmiş, sigortalının yargılama aşamasında 10.10.1998 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiş ise de; sigortalıya sağlığında ödenen ve yurt dışı hizmet borçlanmasının geçersizliği nedeniyle bir kesimi yönünden fuzuli ödeme teşkil eden yaşlılık aylıkları terekeye dahil bulunmadığından sigortalının kendisine ödenen bu aylıkların miras hukuku çevresinde mirasçılarından istirdadı mümkün bulunmamasına rağmen aksinin kabulü;

Sigortalı tarafından kurum aleyhine açılan ve asıl dava ile birleştirilen ve sonradan yargılama aşamasında sigortalının ölümü üzerine mirasçıları tarafından takip edilen 1998/594 Esas sayılı davada ise; sigortalının 3201 Sayılı Kanuna dayalı yurt dışı hizmet borçlanmasının geçerliliği ile başlangıçtan itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istenmiştir. 3201 Sayılı Kanunun 3. ve 6. maddeleri kapsamında yurt dışı hizmet borçlanması ve yaşlılık aylığı tahsisi için ön koşul yurda kesin dönüş yapmak olup, bu yönde sigortalının yurt dışı hizmet borçlanma talep tarihi ile yaşlılık aylığı tahsisini kapsayan dönemde yurtdışında fiilen çalıştığı anlaşılmakla yurda kesin dönüş koşulu gerçekleşmediğinden 3201 Sayılı Kanuna dayalı borçlanması ile yine aynı kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsisinin iptaline ilişkin mahkemenin kabulü yerindedir. Ne var ki, 2147 Sayılı Kanuna göre borçlanmanın geçerliliği ve yaşlılık aylığı tahsisi için yurda kesin dönüş yapmak koşul olmadığından; sigortalının 3201 Sayılı Kanuna dayalı borçlanma süresi gözetilmese dahi 2147 Sayılı Kanuna göre borçlandığı hizmet süresi ile 506 Sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığı ve doğum tarihi gözetildiğinde sigortalılık başlangıç tarihi 01.02.1959, prim ödeme gün sayısı 4200 olup 55 yaşını ikmal ettiği 01.05.1995 tarihini takip eden aybaşı olan 01.06.1995 tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığı; yaşlılık aylığı hesabında gösterge ile aylık bağlama oranının olumsuz yönde değişeceği ve sigortalının 10.10.1998 tarihinde öldüğü olgusu gözetilerek ek davaya konu istem hakkında karar verilmesi gerekirken bu davadaki istemin yanılgılı değerlendirme ile tümden reddi; usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davalı-karşı davacı Osman K. mirasçılarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.01.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.